Göğsümüzde Bir Gurur Nişanesi Atatürk, dilimizde sonsuz bir duasın;
Kasım ayı her ne kadar kışın başlangıcı olsa da, ellerimiz ayaklarımız buz kesse de soğuktan,
”Her güzel şeyin bir sonu vardır” sözünü çağrıştırsa da, ben seviyorum kasım aylarını.
Çünkü biliyorum ki; bazı sonlar son değildir aslında. …. Ne mutlu buna ön ayak olanlara , ne mutlu başaranlara. Geride bir eser bırakanlara; bir kitap, bir yazı. İşte onlar eserleriyle ilelebet yaşayacaklardır. Yaşatılacaklardır. Hele hele ki bir ”Vatan” bırakmışsa ,Bir Cumhuriyet, yüreklerde sönmeyen bir ateş, bir sevgi çemberi bırakmışsa bu nasıl bir son olabilir ki söyleyin bana?
Bir vatan bırakmışsa arkasında
Özgürce dalgalanan bir bayrak,
Yüreği aşkıyla yanan bir millet,
Devrimleriyle yoğrulmuş bir gençlik…
Bu nasıl bir son olabilir?
Savaştan yeni, çıkmış bir millet nasıl hızla iyileşir sorarım size? Nasıl çelik bir yelek gibi dimdik ayakta durur. Nasıl kenetlenir bir millet çiftçisiyle, gazisiyle, ninesiyle , yetimiyle, öksüzüyle… Nasıl bir araya gelir tuzla buz olmuş parçalar?..
İşte bu bir son değil, bu yeniden diriliş.Bu yere kapaklandıktan sonra sıçrayış. En güzele, en iyiye,daha modern bir ülkeye. İlimle donatılmış beyinlere. Durmadan vatan için çırpınan yüreklere..
Atatürk’le omuz omuza bir geleceğe…
Bir kabri varsa Ankara’da , evet var , varsın olsun.”Atatürk öldü orada yatıyor desinler”O nasıl ölebilir ki
Evet her 10 Kasım sabahı, o kara günden beri Türk Milleti, her siren sesinde buz kesiyor.Boğazına cam kırıkları düğümleniyor. Yumruk yumruk gözyaşları gözünde…
Lakin ;Bayrağımız göklerde…
Üzgünüz evet!.
Yastayız evet ! bunu tüm dünyaya haykırıyorum. ”İçimiz yanıyor içimiz!
Yüreğimiz kan ağlıyor 10 kasımlarda!
Fakat, unuttuğunuz bir şey var; Kimsesizlerin kimsesidir , sımsıcak bir yuvadır kurduğu Cumhuriyet
Çelikten bir yelektir Türkiye’m.
Senin Türkiye’n Atam senin Türkiye’n!
Varsın Atatürk öldü desinler , ne çıkar…
Çokbilmiş.