”Ucuz mal alacak kadar zengin değilim”
”Pahalı mal alacak kadar da zengin değilim”
İlk bakışta iki söz aynı gibi gözükse de aslında çok farkı var. Mesela kış için bir ayakkabı alacaksınız ve bunun için sadece 50 lira ayıra bildiniz.Başka paranız da yok. Önünüzde seçenekte yok. O zaman 50 liraya o ayakkabıyı alacaksınız.
Ama biri 25 diğeri 50 lira olan iki ayakkabı seçeneğiniz varsa o zaman ;
”Aman şunun şurasında üç ay giyeceğim bilemedin dört, bu sene beni idare etsin yeter” deyip 25 lira olanı alacaksınız, ya da”50 lira olsun seneye de girerim” diyeceksiniz onu alacaksınız. Acaba canım Türkiye’mde hangi durumda daha karlı olacaksınız. Tam da zamanı gelmişken başımdan geçen bir olayı anlatayım. Aynen yukarıda yazdığım gibi ucuz mal alacak kadar zengin hissetmediğim bir gündü. Kış iyice kendini hissettirmiş. Kar yağdı yağacak. Balkanlardan gelen soğuk ve yağışlı hava etkisini hissettirecek lafını duyunca içime bir titreme giriyor gerisini dinleyemiyorum bile. Efendime söyleyeyim eksik çok.Kazağı, kışlık pantolonu, çorabı, atkısı beresi eldiveni…üstüne doğal gaz faturası.Yazarken bile dudağım uçukladı .Ama birinden başlamak lazım. En acil olanından. Ayakkabıdan…
Önce bir hesap yaptım. Ancak 100 lira ayırabilirim …Dükkan dükkan gezmeye başladım. İnternetten de ufak bir araştırma yaptım ama internet sitelerinden bir şey almak tarzım değil. Giymem denemem lazım. Olmadı iade et, kargoya git- gel ver al olmadı, kargo yanlış geldi. Ohooo bir sürü uğraş boş ver… Sonra gezerken canım Ülkemde, güzel bir dükkan gördüm biraz pahalı bir yerdi, yinede girdim.Bir de ne göreyim,tam da istediğim gibi bir ayakkabı vitrinde durmuyor mu? Hemen yanında 60 lira farkla kışlık bir bot da var… aaa ne yapsam acaba…Ayakkabı çok güzel gerçekten ama biraz daha verip botu mu alsam.Hem bu havalarda daha iyi olur. Ne olacak kredi kartına taksit yapılıyor nasılsa, dedim ki satıcı lafımı duymuş heralde ”Hanımefenedi ” diye balıklama daldı alışveriş keyfimin içine …”Çok güzel bir tercih yaptınız, tam size göre bir bot. Bakmayın bu kadar ucuz olduğuna 250 liradan yeni indirdik. Bu fiyata, bu kaliteyi hiçbir yerden alamazsınız. Malumunuz kriz var ülkede.Ondan böyle, hele bir deneyin sonra karar verin.”
Ayağıma giydim.
Bir tanesi sıkıyor biraz normal mi bu?
”Hiç sorun etmeyin efendim ;kalıba koyarız biraz genişler, yarın alırsınız ”
Çokta beğendim. Soğuklarda bu daha iyi olur aklıma da yattı zaten 250 liradan düşmüş sonuçta, görünüşüne bakılırsa 160 liralık bot gibi de değil hani.. Markası da güzel. İkna olup üzerine bir 60 kağıt verip çıktım içimde kelebekler uçuşarak. Tam ona uygun çantam da var. Çanta derdinden kurtuldum. Yoksa bir de çantaya para vermek lazım . Yok iyi yaptım iyi, dedim.
Ertesi gün bir kar bir kıyamet zor zar attım kendimi dükkandan içeri .”Botumu almaya geldim” dedim tir tir titreyerek. Satıcının ifadesi bi değişti…
”Çok özür diliyorum tamirhanemiz Adapazarı’nda malum kar bastırdı, yarın teslim etsek?”
”Etmeseniz’2 dedim. Yani başka bir seçeneğimiz var mı? yok…
Bi kaldım. Ama ne yapacaksın insanlık olur böyle şeyler dedim. Bir dün idare edeceğiz artık.
Ertesi gün titreye titreye işe gittim ince ayakkabılarımla.
İmalı bakışları önemsemedim ne de olsa 250 liralık botum var, yarın giyer gelirim.
Neyse, ertesi gün botum geldi. Giydim aman ne şık ne şık.Bir de hafif ayağımda yok sanki. Nasreddin hocanın bir fıkrası geldi aklıma.
Altı Kâğıt
Nasrettin hoca caminin yanında çarık satarken ”altı kağıt altı kağıt!” diye bağırıyormuş. Adamın biri de çok ucuz deyip ayakkabılardan satın almış. Abdest alırken çarığın altında su aldığını fark etmiş sonra hocaya gelmiş” sattığın çarığın altı kâğıtmış yırtıldı”. demiş.
Eee Nasrettin hoca zeki adam kılıfı hazır;
– Ben altı kağıt altı kağıt diye bağırmıyor muyum neden aldın o zaman?
Efendim fıkra misali bir aya atabildim havamı. Ayağım üşüyor, bir yeri delindi herhalde dedim. Pazar pazar dükkanlar kapalı …Sabah işe gideceğim zor zar açık bir ayakkabıcı buldum. Hafif açılan ayakkabının her yerini bir güzel dikti sağlamlaştırdı bir daha sorun çıkarmasın diye. Bir de cila…üstüne 25 lira verdim.
Aradan bir ay geçti rengi solmaya başladı. Burnunun boyası çıktı. Boyattım bir 10 lira da öyle verdim.Hep böyle olmaz kendime güzel bir boya alayım kendim boyayayım dedim bundan sonra . Güzel bir deri boyası aldım 29 liraya … Cila 8 güzel boyadım parlattım…elime sağlık dedim ki; Hayda onu boyarken eşofmanımın paçasını da boyadım azıcık. Bu böyle giyilmez dedim. Yazık çokta para verdim çöpe mi gitsin.Hemen markete gittim bir leke çıkarıcı aldım . Bir güzel ovdum ama ne de güzel ovmuşum elime koluma sağlık. Mavi pantolonumun paçası bembeyaz oldu.Bari buna yazık olmasın dedim çok para verdim kapri olarak giyerim. Terziye verip biraz kısaltırdım paçasını hala giyiyorum.Sadece 5 lira verdim memur işi. Bu terzim ne güzel insan.
Tamir 25 lira
Boya 10 lira
Ayakkabı Boyası 29 lira+ 8 cila
Leke çıkarıcı 15lira
Terzi 5 lira
Hakikaten de 250 liraymış la ayakkabı .Ay 2 lirada haklarını yemişim…neysem içim biraz ferahladı. Dürüst adamlarmış O kadar dediler ayakkabı 250 lira diye..Meğersem tamirci boyacı leke çıkarıcı terzi parasıymış ya geri kalanı…
Polyanna. Bu kısacık kış günlerinde yurdumun güzel insanlarıyla tanışma fırsatı buldum. Meğer ne güzel insanlarmş ; Ayakkabıcı Tahir Amca
Merket çalışanı Musa Abi
Terzi Selim Amca. baba diyesim geldi bir an. Çok baba adam indirimde yaptı.Alınmayayım diye de ”Memur İşi”olsun dedi indirim yaparken. Memurunu devletten çok düşünen koca yürekli insan.
Özüme döndüm tatlı bir rüyada uyanır gibi. İrkildim kendime geldim. Ayakkabı satıcısı yoktu bu listemde. Birden fırtınalar koptu beynimde .Hemen soluğu dükkanda aldım. Yeni boyadığım botlarımı bi güzel çektim. . E sunum önemli tabi. Öyle boy boy mankenlere giydirip çarşaf çarşaf bilboartları doldurmak güzel de, bir de bunu yaşayan insanlara soralım. Hemen bir hışımla daldım içeri
” Daha iki ay oldu bu ayakkabıyı alalı.. Kara kış bastırdı. Her hafta boyuyorum banamısın demiyor. Ayaklarım donuyor. Yeni bi bot mu alayım şimdi.”
Vay efendim suya girilmez yazıyor etiketinde… Islak kalmış ondan bizim hatamız değil ki bu, zaten 2 ay olmuş. Bir ay olsaydı değişirdik rıv rıv rıv… Nasreddin hoca gibi bi kılıf uyduraydınya.. Eee zeka başka birşey. Satarken kurulan edebi cümleler nerde .Yok.
Buyurun ucuz etin yahnisi yenmez diyeceksiniz ama, ucuz değildi ki…Bana göre biraz da pahalıydı… Tasarruf edeyim derken bir kışı tamircilerde geçirdim.Üstüne bir tonla para.
250 lira verdiğime mi yanayım… Üşüyen ayacıklarıma mı…Tabi ”şikayetim var” sitesinde bir güzel döşedim arkadaşlara .
Siz siz olun ayakkabı, çanta, mont, bebek eşyaları v.b. gibi konularda kimseyi dinlemeyin. İçgüdülerinize güvenin ,kulaklarınızı tıkayın öyle alışveriş yapın. İndirimlere de kanmayın. O kadar iyiydi de niye satılmadı madem.. Niye düştü fiyatlar onu açıklayın bir bana. Niye fiyatını düşürüyorsunuz ne gereği var… Kazıklayın gitsin.
Yurdumun güzel satıcılarına ayrıca selam olsun.
Tıflıgül