MEDENİYET İNŞAASINDA EĞİTİMİN ROLÜ
ALTIN ÇAĞ: ”NİZAMİYE MEDRESELERİ”
(“Öyle bir ordu kurdum ki, Onların okları arşa yükselecek.” Nizamül-Mülk)
Meşhur Selçuklu Veziri Nizamül-Mülk ile Melikşah’ın arasını açmak isteyenler;’’ Nizamül- Mülk’ün medreselere ve bilginlere her yıl 600.000 dinar harcadığını, Halbuki bu masrafla yeni bir ordu kurulabileceğini’’ söylerler. Bunun üzerine Melikşah, Nizamül-Mülk’ten izahat ister. Bilge Devlet Adamının cevabı Melikşah’ın gözlerini yaşartır:‘’ Ey Alemlerin Sultanı, Ordunuza bu paranın birkaç mislini harcıyorsunuz ama askerlerinizin attıkları oklar ancak 30 arşın öteye gidebiliyor. Halbuki ben size öyle bir ordu kurdum ki onların okları arşa yükselecek…!’’
Melikşah bu cevap üzerine ikna olur, ve Nizamı Mülk’ün kurduğu ilim ve irfan ordusunun kendi ordusundan daha güçlü ve daha faziletli olduğunu kabul eder.
Asıl adı Hasan Bin Ali Bin İshak El-Tusi olan Nizamül- Mülk Selçuklu devlet teşkilatında yaptığı askeri, İdari ve Mali icraatlarla Türk Devlet Geleneğini sağlam temeller üzerine oturtmuş ve belli bir sistematiğe bağlamıştır. Tüm bunların yanında eğitim sahasında kurduğu medreselerle yeni bir çağ açmıştır. Eğitim tarihinde, eğitimin gücünü sistematik bir şekilde kullanan ve hâkimiyetinde ki tüm şehirleri eğitim kurumlarıyla donatan ilk devlet Büyük Selçuklu Devletidir, ilk devlet adamı da onun meşhur veziri Nizâmül-mülk olmuştur.
Aslında medreseler Selçuklulardan önce kurulmuştu.Ancak bunlar küçük,yerel ve basit birer eğitim kurumu niteliğinden öteye geçememişlerdi. Nizamül- Mülk ise kurduğu kompleks niteliğindeki Nizamiye Medreseleriyle yüksek öğretimi devletin teftiş ve himayesine alarak, belli bir standarta kavuşturmuştur. Bu müesseseleri kısa zamanda kurumsallaştırmış, Maveraünnehir’den Ege Kıyılarına kadar İmparatorluğun tüm şehirlerinde yaygınlaştırmış ve çağının en ileri ve gelişmiş eğitim kurumları haline getirmiştir.
O günün dünyası için hayalleri ve zamanı aşan bu eğitim kurumları , Selçuklu bilim,fikir,sanat ve devlet hayatına olağanüstü bir dinamizm getirmiş, gördüğü yoğun ilgi ve destek sonucu yaygınlaştırılarak bir ‘’ Yüksek Öğretim Kimliği’’ kazanmıştır.
Sadece Devlet Elitlerinin ve dar bir nüfuzlu zümrenin ulaşabildiği eğitim alma imkanını tüm toplum kesimlerine yayarak “ eğitimde fırsat eşitliği” sağlayan Nizamiye Medreselerinin getirdiği yenilikler:
*Mimari açıdan Kompleks olmaları nedeniyle günümüzdeki üniversite kampüslerinin ilk örneğini teşkil etmiştir.
* Modern eğitim sisteminde uygulanan burs, kredi ve yatılılık, ders geçme ve kredili sistem uygulamaları ilk kez bu eğitim müesseselerinde kurumsallaşmış ve yaygınlaştırılmıştır.
*Kadrolu öğretim üyesi yetiştirme ve ünvanların kullanılarak hiyerarşik bir akademik sistem oluşturması da yine bu okullarla başlamıştır.
*Ş. Tekindağ’a göre günümüz üniversitelerinde uygulanan ‘’ Doktora Sınav Usulü’’Nizamiye Medreselerinde ki mezunlara verilen ‘’ İcazetname’’ den alınıp geliştirilmiştir.
Getirdiği Devrim niteliğindeki bu yeniliklerle Nizamiye Medreseleri, Selçuklu Medeniyetini inşa ettiği gibi Osmanlı Medeniyetinin de tohumlarını atmıştır.
Kendilerini Selçukluların mirasçısı olarak kabul eden Osmanlılarda kuruluşundan itibaren, Diğer Selçuklu Müesseseleri gibi Nizamiye Medreselerinden de büyük ölçüde etkilenmiş hem örgütlenme biçimi hem de müfredat ve yöntemleri itibarıyla bu eğitim geleneğini geliştirerek devam ettirmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğunda ise; özellikle Fatih Medreseleri, Süleymaniye Medreseleri ve Enderun Mektebi Osmanlı Medeniyetinin inşaacısı ve taşıyıcısı olmuştur.Bu modern ve aynı zamanda model eğitim kurumları sayesinde, tarihin en muhteşem medeniyetlerinden birini kurmuşlardır.
FIRSATLAR YÜZYILI: “KÜRESEL AÇILIM DÖNEMİ”
( “Hayatın alevi başkalarından ödünç alınmaz, O kendi ruhunun mabedinde yakılmalıdır. ” Muhammed İKBAL)
Bugün itibarıyla yalnızca kendi ülke çocuklarını eğitmeyi hedefleyen, dışa kapalı bir pozisyondan kendisine yayılma alanı tesis eden, kendi çocuklarının yanında dinsel,etnik ve ırksal hiçbir tanımlama yapmadan ilk aşamada Doğu Türkistan’dan Kazablanka’ya daha sonra tüm dünya uluslarının çocuklarını kendisine hedef kitle olarak belirleyip, ortak idealler yaratan proaktif bir eğitim politikasının tedavüle girme zamanı gelmiştir.Özellikle son 200 yılda yaşanan travmalar sonucu Edirne ile Kars arasına sıkışmış zihinlerin pasları elbette çok kolay silinmeyecektir. Ancak onlara muhteşem geçmişlerini hatırlatma zamanı da gelmiştir. Selçuklu ve Osmanlı medeniyetini inşaa eden ve küresel düzeye taşıyan, o kadim eğitim geleneği ve anlayışı ancak bu proaktif eğitim politikasıyla ihya edilebilecektir.
Bahsettiğimiz şey, zamanı aşma arzusuyla yanıp tutuşan muhteşem bir vizyondur. Tıpkı Nizamül Mülk’ün yaptığı gibi, yüzyılların düzenini kurmaya talip zihinsel bir devrimdir. Tüm dünya çocuklarına hitap eden, müntesiplerine refah vaad eden, ortak dil, ortak fikir ve ortak çıkarları bünyesinde barındıran devasa bir şemsiyenin kurucusu ve lideri olma fırsatı 21. Yüzyıl itibarıyla önümüze çıkmıştır.
Heyecan ve özlemlerimizin kurumsallaştırma iradesi olarak tanımlayabileceğimiz bu “Uluslar Şemsiyesi” için, “Küresel Eğitim Manifestosu” hazırlanmalı ve girişi mutlaka Muhammet İkbal’in şu özdeyişiyle başlamalı;
‘’Hayatın alevi başkalarından ödünç alınmaz, O kendi ruhunun mabedinde yakılmalıdır.’
Çokbilmiş